Sanal Dunya Forum'a hoşgeldiniz!

Forumumuzdan Tam Olarak Yararlanabilmek İçin Lütfen Üye Olun Sadece 10 Saniyenizi Ayırarak Forumumuza Üye Olabilirsiniz...

Eğer mevcut bir üyeliğiniz varsa lütfen alttaki "Üye Girişi" bağlantısına tıklayın. Üye değilseniz Sanal Türk Forum'u kullamaya hemen başlamak için lütfen aşağıdaki Kayıt Ol Butonuna Tıklayın üyelik formunu doldurun ve "Gönder" tuşuna basın.
Sanal Dunya Forum'a hoşgeldiniz!

Forumumuzdan Tam Olarak Yararlanabilmek İçin Lütfen Üye Olun Sadece 10 Saniyenizi Ayırarak Forumumuza Üye Olabilirsiniz...

Eğer mevcut bir üyeliğiniz varsa lütfen alttaki "Üye Girişi" bağlantısına tıklayın. Üye değilseniz Sanal Türk Forum'u kullamaya hemen başlamak için lütfen aşağıdaki Kayıt Ol Butonuna Tıklayın üyelik formunu doldurun ve "Gönder" tuşuna basın.
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
SD PortalAnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 İhşidiler

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin
Admin


Erkek
Başak Mesaj Sayısı : 416
Yaş : 33
Nerden : Rize
İş/Hobiler : öğrenci
Lakap : SanalKral
Rep Puanı : 0
Rep Gücü : 56443
Kayıt tarihi : 22/02/09

İhşidiler Empty
MesajKonu: İhşidiler   İhşidiler I_icon_minitimeSalı Mart 17, 2009 4:53 pm

İHŞÎDÎLER


Mısır, Suriye ve Filistin'de 935-969 yılları arasındahüküm süren bir Türk hanedanı.
Abbasî Devleti"nde merkezî otoritenin zayıfladığı dönemlerde Mısır'da kurulan hanedanın adı, kurucusu Muhammed b. Tuğç'a verilen "ihşîd" unvanından gel­mektedir. Fergana hükümdar ailesine mensup olan Muhammed b. Tuğç'un de­desi Cuf, Bağdat'a gelip Halife Mu'tasım-Billâh'ın hizmetine girmiş bir Türk kumandanı idi. Mu'tasım'dan sonra Vâsik-Billâh ve Mütevekkil-Alellah'ın emrinde çalışan Cuf ölünce oğlu Tuğç, Mısır'a gide­rek Tolunoğullan'nın hizmetine girdi. An­cak Tolunoğullan ile arasının açılması üze­rine Halife Müktefî-Bilfâh'ın emriyle Su­riye bölgesindeki Karmatîler'i etkisiz hâ­le getirip Mısır'a yürüyen Muhammed b. Süleyman el-Kâtib'in ordusuna katıldı. Muhammed b. Süleyman, Mısır'da Tolu­noğullan'nın hâkimiyetine son verince onu Kınnesrîn valiliğine getirdi. Tuğç bir süre sonra Muhammed b. Süleyman ile birlik­te Bağdat'a gitti. Burada Vezir Abbas b. Hasan el-Cercerâî ile arası açıldığından Halife Müktefî-Biilâh, vezirin etkisiyle onun oğulları Muhammed ve Ubeydullah ile birlikte hapse atılmasını emretti. Tuğç hapiste öldü, oğullan ise serbest bırakıl­dı (294/906-907).
Muhammed ve Ubeydullah, Hamdâno-ğulları'ndan Hüseyin b. Hamdan b. Ham-dûn ile anlaşıp Vezir Abbas b. Hasan'ı or­tadan kaldırdılar. Muhammed b. Tuğç, bu olayın ardından Mısır Valisi Ebû Mansûr Tekin'in hizmetine girdi. 302 (914-15) yı­lında Mısır'a saldıran Fâtımîler'in berta­raf edilmesinde önemli rol oynadı. Bu sa­yede Ebû Mansûr Tekin'in en yakın adam­ları arasında yer aldı ve Hama valisi oldu. 307'de (919) Fâtımîler'le yapılan savaşta gösterdiği başarılar Abbâsîler'in dikkati­ni çekti. Bu yıllarda Tekin ile arası açılan Muhammed b. Tuğç'u Halife Muktedir-Billâh 316'da (928) Remle, 319'da (931) Dımaşk valiliğine tayin etti. Ancak Mu­hammed b. Tuğç'un gözü Mısır valiliğinde idi. Nihayet Halife Kâhir-Billâh onu 321 (933) yılında Mısır genel valiliğine getir­mek zorunda kaldı. Durumundan emin ol­mak için Mısır'a gitmeyip Dımaşk'ta bek­leyen Muhammed b. Tuğç bir ay sonra görevinden azledildi. Râzî-Billâh halife olunca onu yeniden Mısır valiliğine tayin etti. Böylece Mısır'da İhşîdîler dönemi­nin temelleri atılmış oldu.[1][493]
Halife Râzî-Billâh, 326 (938) veya 327 (939) yılında kendisine eski Fergana Türk hükümdarlarının kullandığı "ihşîd" unva­nını verdi; Mısır ve Suriye camilerinde hutbelerde adı halifenin adıyla birlikte anılmaya başlandı.
Muhammed b. Tuğç, Mısır'da yönetimi tam anlamıyla ele aldıktan sonra halkın gönlünü kazanmaya çalıştı. Onun Mısır'­da hâkimiyeti ele geçirdiği sırada devlet
adamlarının, ayrıca Fâtımîler'in gözü bu­raya dikilmiş. Abbasî hilâfet merkeziyle arasının bozulması üzerine Suriye'ye ge­len eski emîrü'l-ümerâ Muhammed b. Râik Mısır üzerindeki emellerini açığa vur­maya başlamıştı. Mısır'a yürüyen İbn Râik, Muhammed b. Tuğç ile Ariş'te kar­şılaştı ve yenilgiye uğradı.[2][494] Ancak Muhammed b. Tuğç'un kendisini takiple görevlendir­diği kardeşi Ebû Nasr Hüseyin'i Lücûn (Lecûn) denilen yerde mağlûp etti.[3][495] Bu savaşta Ebû Nasr'ın öldürülmesinden üzüntü duyan İbn Râik, Muhammed b. Tuğç'tan özür di­leyerek onun gönlünü almayı başardı. Da­ha sonra iki taraf arasında Remle'yi sınır kabul eden bir antlaşma yapıldı. Buna gö­re Remle dahil olmak üzere Mısır İhşîdî-ler'e, Suriye ise İbn Râik'e ait olacak ve İbn Râik'e yıllık 140.000 dinar vergi öde­necekti.
Halife Râzî- Billâh'ın yerine geçen Mut­taki -Lillâh, Mısır'ın Muhammed b. Tuğç'a ait olduğuna dair yeni bir menşur gön­derdi. Muhammed b. Tuğç, İbn Râik'in ölümünden sonra Dımaşk üzerine yürü­yüp bütün Suriye'yi ele geçirdi. Bağdat'­ta Emîrü'l-ümerâ Tüzün'ün baskıları kar­şısında zor durumda kalıp Musul'a git­miş olan Halife Muttaki-Lillâh'ın daveti­ni kabul ederek onunla Rakka'da buluştu. Halifeye hediyeler sunup bağlılığını bildir­di ve kendisini Mısır'a davet etti. Halife, Muhammed b. Tuğç'un davetini kabul et­medi. Ancak kendisine bağlılığından dola­yı Mısır'ın yönetimini otuz yıl süreyle ona verdi. Oğlu Ebü'l-Kâsım Ûnûcûr'un veli­ahtlığını da kabul etti (333/944). Muham­med b. Tuğç, ertesi yıl İhşîdî kuvvetlerini yenerek Halep ve Humus'u ele geçirdik­ten sonra Dımaşk'a da girmeyi başaran Seyfüddevle ei-Hamdânî'yi savaşmaksızın Dımaşk'ı terketmeye mecbur etti. Onu takip ederek Humus'a, ardından Kınnes­rîn'e geldi. Burada yapılan savaşı İhşîdî ordusu kazandı (334/945-46). Bütün Ku­zey Suriye'nin Hamdânîler'e, güneyin de İhşîdîler'e ait olacağına dair yapılan ant­laşmadan sonra Muhammed b. Tuğç Dı­maşk'a gitti ve orada öldü [4][496] Daha önce Bizans İmpara­toru I. Romanos Lakapenos'la iyi ilişkiler içerisinde bulunan ve onunla mektupla-şarak 325'te (937) esir mübadelesi ger­çekleştiren Muhammed b. Tuğç vefat et­tiği yıl Mısır, Suriye ve Sugürüşşâm emîri sıfatıyla Bizans ile esir mübadelesi yap­mak için çalışmaktaydı.
Muhammed b. Tuğç'un yerine on beş yaşlarındaki oğlu Ebü'l-Kâsım Ûnûcûr (Enûcûr) geçti ve ailenin hizmetçisi Nûbe asıllı Ebü'l-Misk Kâfur ona vasi tayin edil­di. Kâfur devleti bir hükümdar gibi yönet­meye başladı. Daha sonra Ûnûcûr yöneti­mi ele almaya girişince İhşîdî ordusu Kâ-fûrîler ve İhşîdîler olarak ikiye bölündü. Ancak Kâfûr'un devlet yönetimi üzerin­deki hâkimiyeti, Ebü'l-Kâsım Ûnûcûr'un 349 (960) yılında ölümüne kadar devam etti.
Ebü'l-Kâsım Ûnûcûr'un vefatından son­ra hanedanın başına kardeşi Ebü'l-Hasan Ali b. Muhammed geçti. Halife Mutî'-Lil-lâh babası ve ağabeyi gibi onun da Mısır, Suriye, Sugür ve Haremeyn toprakları üzerindeki hâkimiyetini tasdik etti. An­cak Kâfur bu dönemde de hâkimiyetini sürdürdü. Ali, daha önce ağabeyi Ûnûcûr için tahsis edilen yıllık 400.000 dinarlık ödeneği alıp istediği gibi kullanması kar­şılığında Kâfûr'a teslim oldu.
351 (962) yılında Seyfüddevle'yi yene­rek Halep'i işgal eden Bizans İmparatoru Nikephoros Phokas, bölgedeki İhşîdî bir­liklerinin Seyfüddevle'den gelen yardım taleplerine cevap vermesi neticesinde or­dusunu geri çekti. Ali b. Muhammed, ay­nı yıl Kâfûr'u yönetimden uzaklaştırmak için teşebbüse geçtiyse de yeterli asker ve maddî destek bulamadı. Bu durum Kâfur ile Ali'nin arasının daha da açılma­sına sebep oldu. Nihayet Ali de yönetime sahip olamadan vefat etti (355/966).
Ali b. Muhammed'in ölümünden son­ra Kâfur, onun dokuz yaşındaki oğlu Ah-med'in yerine geçmesine itiraz edince Mısır emîrsiz kaldı. Bu arada Kâfur, Hali­fe Mutf- Lillâh'tan kendisi İçin bir men­şur çıkararak Mısır valiliğine tayinini sağ­ladı ve hutbelerde adını okutmaya başla­dı. Böylece fiilen ve resmen hükümdarlık makamını elde etmiş oldu. Kâfûr'un ölü­münden (357/968) sonra henüz on bir ya­şındaki Ebü'l-Fevâris Ahmed b. Ali b. Mu­hammed el-İhşîd'e biat edildi. Ancak bu arada çeşitli iç meseleler ortaya çıktı. İda­reyi ele alan Vezir Ebü'I-Fazl Ca'fer b. Fazl [5][497] birçok devlet adamını tutuk­latıp mallarına el koydu. Ahmed b. Ali'nin naibi olan Hasan b. Ubeydullah b. Tuğç, Suriye'den Mısır'a gelerek İbn Hinzâbe'yi tutuklatıp mallarına el koyduysa da bir süre sonra serbest bırakıp görevine iade etti. Bu dönemde kıtlık, salgın hastalık­lar, toplanan vergilerin askerlere öden­memesi ve iç çalkantılar halkı huzursuz
etmiş, dâîlerinin de etkisiyle Fatımî Ha­lifesi Muiz - Lidînillâh toplumun birçok kesiminde kurtarıcı olarak görülmeye başlanmıştı. Eskiden beri Mısır üzerinde emelleri olan Fâtımîler, bu durumu fırsat bilerek Cevher es-Sıkıllî kumandasındaki birlikleri Mısır'a şevkettiler. Fatımî asker­leriyle İhşîdîler arasında bazı çatışmalar olunca İbn Hinzâbe başkanlığındaki İhşî­dî ileri gelenleri Cevher es-Sıkıllî'nin ka­rargâhına gidip bağlılıklarını bildirdiler [6][498]Cevher aynı gün Fustat'a girdi. Böylece İhşîdîler Devleti sona erdi.
İhşîdîler müstakil bir devlet olmakla birlikte hutbelerde ve sikkelerde Abbasî halifelerine de yer verip merkeze bir mik­tar para göndermek suretiyle Abbâsîler'e bağlılıklarını şeklen sürdürmüşlerdir. Mı­sır, Suriye ve Filistin bölgelerini hâkimiyet altında bulunduran İhşîdîler'in Hicaz ve Yemen'deki hâkimiyetlerinin sembolik mahiyette olduğu anlaşılmaktadır. İhşî­dîler, birçok hususta kendilerinden önce Mısır'a hâkim olan Tolunoğullan'nı taklit etmeye çalışmışlar, ancak onlar kadar ba­şarılı olamamışlardır. İhşîdî ailesi men­supları toplumun en nüfuzlu kesimiydi. Muhammed b. Tuğç'un kardeşleri Hasan, Hüseyin ve Ubeydullah önemli devlet hiz­metlerini yürütmüşlerdir. IMil nehrinden kanallar açtıran, setler inşa ettiren İhşîdî-ler'de devlet gelirlerinin temel kaynağını topraktan alınan haraç vergisi oluşturu­yordu. Vergilerin genellikle ağır tutulma­sı, askere fazla para verilmemesi, zengin­lerin mallarının müsadere edilmesi top­lumda çeşitli huzursuzluklara sebep olu­yordu. İhşîdîler ordu ve donanmaya da önem vermiştir. Muhammed b. Tuğç dö­neminde Mısır ve Suriye'de 400.000 kişi­lik bir ordu kurulduğu bildirilmektedir.[7][499]
Bu dönemde ilim ve edebiyat alanında da verimli çalışmalar yapılmıştır. Fustat'-ta Sûku'i-Verrâkln denilen kitapçılar çar­şısında ayrıca münazaralar düzenleniyor­du. İhşîdîler döneminin meşhur âlimleri arasında fıkıhta İbnü'l-Haddâd el-Kinânî, Ebû Abdullah Hüseyin b. Muhammed ed-Dımaşkî, İbn Sükkere, Muhammed b. Yah­ya el-Asvânî, İbn Şa'bân; hadiste Ebû Be­kir Ahmed et-Tahhân, Hamza el-Kinânî, Muhammed b. Ali el-Mısrî, İbnü'n-Nablu-sî; tasavvufta Ebü'l-Hasan es-Sâiğ, Ebü'l-Hayr el-Akta': şiirde Mütenebbî, Ebü'l-Kâsım İbn Tabâtabâ er-Ressî ile oğulları Kasım ve İbrahim, Abdullah b. Muhammed b. Ebü'l-Cû', Salih b. Mu­nis; edebiyatta Muhammed b. Tuğç'un Bizans İmparatoru Romanos Lakapenos'a gönderdiği cevabî mektubu kaleme alan İbrahim b. Abdullah b. Muhammed en-Necîremî, Sîbeveyhİ el-Mısrî diye bilinen Ebû Bekir Muhammed b. Mûsâ el-Kindî es-Sayrafî; nahivde Ebü'l-Abbas İbn Vel-lâd, Ebû Ca'fer en-Nehhâs; tarihte Ebû Saîd İbn Yûnus es-Sadefî, Muhammed b. Yûsuf el-Kindî, İbn Zûlâk sayılabilir.
İhşîdîler imar faaliyetlerine de önem vermişler, ancak bu eserler günümüze ulaşmamıştır. Muhammed b. Tuğç, 325 (937) yılında Ravza adasında Kasrü'1-Muh-târ adı verilen bir sarayla bir bahçe yap­tırmıştır. Dokuma ürünleri başta olmak üzere çeşitli eşyanın satıldığı bedesten­lerin yanı sıra Tolunoğulları dönemine ait Bîmâristânü't-Tûlûnî'den ayırt edilmesi için Bîmâristânü'l-Esfel denilen hasta-hane de onun zamanında inşa edilmiştir. Bustânü'l-Kâfûrî güzel bir mesire yeriy­di. Kâfur, içinde filler de beslendiği için Dârü'1-fîl adı verilen bir saray ve Mukat-tam dağı eteklerinde bir cami yaptırmış­tır. Vezir Ebû Bekir Muhammed b. Ali el-Mâzerâî Kabe'ye benzeyen bir köşk inşa ettirmiş, bu köşk bayramlarda ve önemli dinî günlerde halkın toplandığı bir yer ol­muştur. Ebü'l-Hasan Ali b. Muhammed el-İhşîd Cîze'de bir cami yaptırmış. Vezir İbn Hinzâbe Mescidü Mûsâ adlı bir cami inşa ettirdiği gibi Fustat'a su sağlamak için kanallar açtırıp su kuyuları vakfet­miştir. Ayrıca Mescidü'r-rîh, Mescidü'z-zimâm, Mescidü'I-akdâm gibi camiler dö­nemin önemli eserleri arasında zikredilmektedir. Tabâtabâî ailesine mensup şa­hısların kabirlerinin bulunduğu Meşhe-dü'ş-Şerîf Tabâtabâî'nin bazı kalıntılarıy­la bir mihrap İhşîdîler döneminden günü­müze ulaşabilen eserlerdir. İhşîdîler dev­rinde dokuma sanayii bir hayli ilerlemişti. Özellikle Tinnîs, Dimyat, Ferma ve İsken­deriye şehirlerinde dokuma tezgâhları vardı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://sanaldunya.forumtwilight.com
Admin
Admin
Admin
Admin


Erkek
Başak Mesaj Sayısı : 416
Yaş : 33
Nerden : Rize
İş/Hobiler : öğrenci
Lakap : SanalKral
Rep Puanı : 0
Rep Gücü : 56443
Kayıt tarihi : 22/02/09

İhşidiler Empty
MesajKonu: Geri: İhşidiler   İhşidiler I_icon_minitimeSalı Mart 17, 2009 4:54 pm

Bibliyografya :


Kindi, el-Vülâtue't-kudât{Guest), s. 281-298; İbn Zûlâk, Sîretü Muhammed b. Tuğc el-İhşîd (nşr. İhsan Abbas.Şezerât m/n kütübtn mefkü-defi't-târîh içinde), Beyrut 1988, s. 223-280; İbnö'1-Esîr. el-Kâmü, VIII, 322-620; İbn Hallikân, Vefeyât, IV, 99-105; V, 56-62; Makrîzî, el-Hıtat, I, 94, 328-330; Seyyide ismail Kâşif. Mışrfî'aş-ri'l-ihşîdiyyin,Kahire 1970; Hamdi Alaslan, İh-şidüer Devleti: Siyasi Tarih, Sosyal, Ekonomik ve Kültürel Hayati (doktora rezi. 19891, İÜ Sos­yal Bilimler Enstitüsü; J. L. Bacharach, "lkhshi-dîds", Diclionary ofthe Middle Ages, New York 1989, VI, 416-418; a.mlf.. "Muhammad b. Tughdj"Tö2(lng.),V[|, 411; Ahmed Abdürrâzık Ahmed, Târihti Mışr ue âşâruhe't-İslâmiyye, Kahire 1993, s. 141-165; Nadir Özkuyumcu, İbn Zûlâk'ta İlk Müslüman Türk Devletleri: Tolu-noğullan ve İhşidUvr, İzmir 1996; Thierry Bian-quis. "Les derniers gouverneurs ikhchidides â Damas", BEO, XXIII (1970], s. 167-196; Ramzi Jibran Bikhazi. "The Struggle for Syria and Mesopotamia (330-58/94 I -69) as Reflected on Hamdânid and Ikhshidid Coins", American Numismatic Society Museum Notes, sy. 28, New York 1983, s. 137-186; Ahmet Ağırakça. "İbn Râik", DİA, XX, 242; C. H. Becker. İhşîdî-ler, İA, V/2, s. 945; C. E. Bosvvorth, "Ikhshid", £/2(İng), III, 1060; A. S. Ehrenkreutz, "Kâfur", a.e., IV, 418-419; Rızâ Rızâzâde Lengerûdî, "Âl-i İhşîd", DMB/,1, 558-561; Emine Baytar. "el-İh-şîdiyyûn", el-Meusû'atü'l-'Arabiyye, Dımaşk 1998,1,540-544.

İhşidoğulları Beyliği (935-969)

Mısır ve Suriye'de hüküm süren ikinci Türk hanedanıdır. Kurucusu Muhammed b. Tuğç 882'de Bağdad'da doğdu. Babası Tulunîlerin hizmetinde görev almış, Şam ve Taberiyye valiliği yapmıştı. Bu bakımdan Muhammed devlet idaresi içinde yetişmiş hatta bir süre Taberiyye'den babasına vekâlet etmişti. Muhammed Tulunîlerin yıkılmasından sonra Abbasi Devleti hizmetinde çalıştı.

Bu sırada bazan Mısır'da bazan Suriye'de görev yaptı. O devlet kademelerinde yavaş yavaş yükselmiş ve 933 yılında nüfuzunu bütün Suriye üzerinde yaymıştı, ancak Mısır'a da sahip olmak istiyordu. Öte taraftan Tulunîlerin yıkılmasından sonra Mısır'da ortaya çıkan meseleler burada kuvvetli bir hükümete ihtiyaç gösteriyordu. Mısır, şimdi doğuda ve batıda İslam dünyasının liderliği için çekişen iki devletin ortasında idi. Bağdat'taki Abbasî hükümeti Mısır'da kuvvetli ve kendine güvenen bir devletin bulunmasını uygun görüyordu.

Çünkü Mısır'da hüküm sürecek kuvvetli bir devlet batıdan Fatımîlerin ilerlemesine karşı bir engel olacak ve daha sonra Suriye'de yeni ortaya çıkan Bedevî hanedanlar üzerinde kontrolü elinde tutacaktı. Bu ortamdan faydalanmasını bilen Muhammed b. Tugç, Mısır ve Suriye vergi mütesellimi (müfettişi) el-Fazl b.Cafer el-Furat'tan da kendisine destek buldu. O Suriye'ye ilave olarak Mısır valisi tayin edildi. Nitekim kuvvetli bir ordu ve donanma sayesinde Fustat'a girdi (935).

Böylece Ihşidî Devleti'nin temellerini atarak Mısır'ır karışık durumunu yoluna koydu. Bu arada Ahmed b. Tulun gibi o da kuvvetli bir maliyeci Ebû Bekir Muhammed el-Madârâî ile uğraşmak zorunda kaldı. Ancak Muhammed, mukavemetini kırdığı el-Madarâî'yi hizmetine aldı ve böylece iktisadî meselelerde kendisine kabiliyetli ve etkili bir yardımcı buldu.

Muhammed b. Tuğç'un Abbasî Devleti'yle münasebetleri dostâne idi. Halife Râzî'den Ihşid ünvanını aldı (939) ve kurmuş olduğu devlet İhşidîler adıyla anıldı. İhşid, prens veya hükümdar anlamında Farsça bir ünvandır ve Soğd ile Fergana'nın İranlı hükümdarları tarafından kullanılmıştır.

Muhammed b. Tuğç, çok geçmeden idaresi altındaki eyaletlerden Suriye'yi Abbasî Devleti'nin kudretli emirlerinden Muhammed b. Raika'ya karşı müdafaa etmek zorunda kaldı. İbn-i Râik süratle Suriye'yi ele geçirip Remle'yi almıştı (939). Muhammed b. Tuğç'un öncü kuvvetleriyle yapılan bir çarpışmadan sonra iki taraf anlaştılar. Buna göre Remle ve havalisi kendisine bırakılmak suretiyle Suriye, Taberiyye'den kuzeye kadar İbn Raik'e veriliyordu. Ancak ertesi yıl İbn Raik tekrar harekete geçti.

Muhammed b. Tuğç, el-Ariş'te onu bozguna uğrattı ise de (24 Haziran 940), Laccûn'da baskına uğrayarak mağlup oldu (18 Ağustos 940). Neticede ilk seferki şartlarda yeniden barış yapıldı. Ancak Muhammed ilave olarak İbn Raik'e her yıl 140.000 dinar vermeyi kabul etmişti. İbn Raik'in 942'de Hamdanîler tarafından öldürülmesiyle Muhammed b. Tuğç rahat bir nefes aldı ve bizzat Suriye seferine çıkarak bu ülkede altı ay kaldı. Bu kez ona Suriye'de Hamdanîler rakip olmuştu.

Muhammed, bundan sonra emîr el-ümeralık mevkiini elde etmek için çıkan mücadeleye katıldı ve bu maksatla Rakka'da Halife el-Muttekî ile buluştu (944). Fakat sonra emir el-ümerâ olmak düşüncesinden vazgeçerek Mısır'a döndü. Çok geçmeden Hamdanîlerden Seyf ed-Devle ile mücadeleye başladı. Seyf ed-Devle önce Haleb'i (944), sonra da Şam'ı ele geçirdi (945). Muhammed b. Tuğç Kınnesrîn'de onu yendi fakat kolay yerine getirebilecek barış şartları öne sürdü.

Neticede iki taraf arasında bir barış yapıldı (Ekim-Kasım 945). Buna göre Seyf ed-Devle Suriye'nin kuzey taraflarını muhafaza ve ayrıca bir tahsisat elde edebiliyordu. Muhammed b. Tuğç bu barıştan sonra Şam'a döndü ve orada öldü (24 Haziran 946).

Muhammed b. Tuğç'un ölümünden sonra yerine oğullarından ikisi geçti ise de bunlar sadece birer kukla hükümdar idi. Ihşidîler Devleti'nde asıl iktidar, onun ölümünden biraz önce çocuklar için saltanat naibi olarak tayin ettiği, Nubyalı kölesi Kâfur'un eline geçmişti. Muhammed b. Tuğç'a önce Unucur (? On Uygur) halef oldu. Unucur bir süre sonra arkadaşlarının tahrikine kapılarak Kâfûr'un vesayeti altından kurtulmak istedi ve bu maksatla Remle'ye gitti (954).

Ancak, o bu düşüncesini yerine getiremedi. Son anda annesi ve Kâfur onu yatıştırmaya muvaffak oldular. Unucur'un ölümünden sonra yerine kardeşi Ali geçti (961). Kâfur naiblik görevini muhafaza ediyordu. Bu devirde Suriye tekrar Mısır'ın nüfuzu altına girmişti. Ali'nin 966'da ölümünden sonra Kâfur kendisini Mısır'ın tek hâkimi olarak ilan etti. Bu durum Abbasî Halifesi el-Muti tarafından da tasdik edildi.

Kâfûr'un tek başına hükümeti uzun sürmemiş ve 968'de ölmüştü. Kâfur, naibliği dahil, hüküm sürdüğü devrede Kuzey Afrika kıyıları boyunca ilerleyen Fatımî yayılmasını durdurmuş, Suriye'yi Hamdanîlere karşı başarı ile müdafaa etmişti. Ayrıca onun zenginliği de dillere destan olmuştu. Kâfur'un ölümünden sonra Ali'nin oğlu Ahmed başa geçtiyse de onun zayıf idaresi çok kısa sürdü ve Fatımîler Mısır'ı işgal ederek Ihşidî Devleti'ne son verdiler (969).

Ihşidî hükümdarları da âlim ve sanatkârların hâmisi olmuşlardı. Tarihçilerden İbn el-Dâye, el-Kindî, Abdullah el-Ferganî ile şair Mütenebbi himâye görmüş meşhur şahsiyetlerdi. Ayrıca Ihşidîler mimarî bakımdan da pek parlak olmamakla beraber faaliyet göstermişlerdi. Muhammed b. Tuğç, Ravza adasında "Muhtar" adı verilen bir bahçe, hükümet binası (dar el-imare) yaptırmıştı. Kâfûr ise saraylar, iki cami, bir hastane ve başkentte Kâfûriyye bahçeleri inşa ettirmişti.



İhşidiler



Mısır’da, 935-969 tarihleri arasında hüküm sürmüş bir Türk hânedânı. Devletin kurucusu Muhammed bin Tuğç, iki nesilden beri Abbasîlerin hizmetinde bulunan bir Türk ailesindendir. Muhammed bin Tuğç, 935 yılında Mısır valisi oldu ve istiklâlini ilan ederek, Halife Râzi’den İhşîd unvanını aldı. İhşîd “şahlar şâhı” mânâsına geliyordu. Ayrıca, Muhammed’in ataları da Fergana’da İhşîd unvanıyla meliklik yaparlardı.

İhşîd, Mısır’da tam bir hâkimiyet sağladı. Ancak bu sırada, Bağdat’ta hâkimiyeti ele geçirmiş olan Muhammed bin Râik, Mısır’a kadar geldi. Bu tehlikeli durum üzerine Muhammed bin Tuğç, vergi vermek şartıyla Remle’ye kadar olan bölgeyi geri aldı. Beş sene devam eden barış devresinden sonra, iki emîrin arası yeniden açıldı. Laccun mevkiindeki savaşı, iki taraf da kazanamadı. Fakat, tesis edilen ailevî münasebetler, iki emîri yeniden birbirine yaklaştırdı. İhşîd, senelik 140.000 dinar vergi verdi.

Emir Raik’in ölümünden sonra, İhşidîlere, Hamdânî ailesinden yeni bir rakip ortaya çıktı. Ancak ,Muhammed bin Tuğç, sulh devresini iyi değerlendirmiş ve devleti en kudretli mevkiine çıkarmıştı. Emîrü’l-ümerâlık mevkiini elde etmek için mücadeleye başladı. 944 yılında, Rakka’nın karşısında, Fırat kenarında Halife el-Mütteki ile karşılaştı. Ancak, bu sırada Hamdânî ailesinden emir Seyfüddevle, Mısır’ı tehdit etmeye başladığından, geri döndü. Böylece yeniden başlayan mücadelede, İhşidîler galip geldi. Muhammed bin Tuğç, Şam’ı ele geçirdi ise de 964 yılında öldü. Yerine iki oğlundan Ebü’l-Kâsım Unûcur tahta geçti.

Unûcur ve kardeşi Ali zamanında İhşidîlerin, Mısır’daki hâkimiyeti sözde kalmıştı. Gerçek iktidar, İhşîd’in ölümünden biraz önce, çocukları için saltanat nâibi olarak tayin ettiği Nubyalı köle Kâfûr’un elindeydi. Oğullar ise, kukla bir vaziyetteydi. Nitekim 966 yılında Ali’nin ölümü üzerine, Kâfur, idareyi tam olarak ele alınca, halife bu valiliği tanıdı. Kâfûr, Mısır ile Suriye’yi tehdit eden Hamdânîlere karşı başarılar kazandı. Kâfur’un ölümü, Mısır’ı kuvvetli bir idareciden mahrum bıraktı. Yerine İhşîd’in torunu Ahmed, vali tâyin edildi. Ancak, bu zayıf ve kısa ömürlü emirin idaresi zamanında Mısır, Afrika’nın kuzeyinden gelen Fâtımîlerin baskısına dayanamadı ve 969 yılında bu devletin hâkimiyeti altına girdi.

İhşidîler hânedânının en önemli iki şahsiyeti, şüphe yok ki İhşîd ile Kâfûr’dur. İhşîd, çok kuvvetli ve mücadeleyi seven bir emirdi. Ömrü, Mısır’da kuvvetli bir hâkimiyet sağlamak için çalışmalarla geçti. Bu zor şartlarda, Mısır’da imar faaliyetlerini de ihmal etmedi. Devletin ikinci mühim şahsiyeti olan Kâfûr, zenci bir köleyken sırf zekâsı sayesinde, devletin iktidar mevkiini elde etmiştir. İhşîd ve Kâfûr, Mısır’da sanat ve edebiyatın da hâmisi olarak tanınmışlardır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://sanaldunya.forumtwilight.com
 
İhşidiler
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Bilgi Bankası :: Liseliler :: Tarih - Çağdaş Türk Dünya Tarihi-
Buraya geçin: