|
|
| Cem Sultan | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Admin Admin
Mesaj Sayısı : 416 Yaş : 34 Nerden : Rize İş/Hobiler : öğrenci Lakap : SanalKral Rep Puanı : 0 Rep Gücü : 58383 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Cem Sultan Salı Mart 17, 2009 4:17 pm | |
| CEM SULTAN
(ö. 900/1495) Osmanlı şehzadesi.
Fâtih Sultan Mehmed'in üçüncü oğlu olup 27 Safer 864'te[170] Edir*ne'de doğdu. İki lalası ile birlikte henüz on yaşında iken 1469'da Kastamonu'ya sancak beyi olarak gönderildi. Burada kısa bir süre kaldıktan sonra önce İstan*bul'a, oradan da Rumeli'ye gitmesi emre*dildi. Babasının 1473'te Otlukbeli'de Ak-koyunlular'la mücadelesi sırasında mağ*lûp olduğu yolundaki söylentiler üzeri*ne lalaları Nasuh ve Kara Süleyman ken*disine biat ettiler. Ancak bunu duyan Fâtih oğlunu azarladığı gibi lalalarını da öldürttü.
Ağabeyi Şehzade Mustafa'nın Konya'*da ölümü üzerine 1474'te sancak beyi olarak oraya gönderildi. Bu görevi sırasında Karamanoğullan ile iyi geçindi ve bu sayede onların gizli emellerini engel*leyebildi. Burada etrafına topladığı âlim ve sanatkârlarla mümtaz bir kültür çev*resi meydana getiren Cem, babasının ölümü ve Bayezid'in tahta geçmesiyle hak iddiacısı olarak ortaya çıktı. Baba*sının taht için kendisini seçtiğini. Baye*zid'in haksız olarak başa geçtiğini ileri sürerek ordu topladı ve Bursa'ya gitti. On sekiz gün kadar şehirde kaldı, bu sı*rada adına para bastırdı, hutbe okut*tu ve kendisini padişah ilân etti. Ancak 1481 Haziranında Yenişehir'de ağır bir yenilgiye uğradı; çekildiği Konya'da da yeterince destek bulamayınca Tarsus'a, Mısır sultanından aldığı davet üzerine de Kahire'ye gitti. Kahire'de büyük bir ügi gördü ve orada kaldığı süre içinde Mekke'ye giderek hac vazifesini yerine getirdi. Anadolu'dan gelen haberier onu taht yolu için tekrar ümitlendirdi. Fakat Ankara sancak beyi Mehmed Bey'in ıs*rarı ile giriştiği harekât bir sonuç ver*medi. 1482'de Karamanoğlu Kasım ile anlaşıp Konya'yı almaya kalkıştıysa da geri püskürtüldü, taraftarları dağıtıldı. Artık Anadolu'da kalma imkânı ortadan kalkan Cem otuz kadar adamı ile Ro*dos'a gitti. Bundan sonra bir daha va*tanına dönemedi ve böylece maceralı Avrupa hayatı başlamış oldu.
29 Temmuz 1482'de Rodos'a varan Cem Sultan, Rodos şövalyelerinin İsbi-târiyye reisi Pierre d'Aubusson tarafın*dan büyük bir törenle karşılandı. Cem Sultan şövalyelerin yardımı ile Rumeli tarafına geçmeyi umarken şövalyeler onu Osmanlı Devteti'ne karşı bir koz olarak kulanmayı düşünüyorlardı. P. d'Aubusson papaya, Macaristan ve Na*poli krallarına mektup yazarak durumu izah etti ve nasıl bir yol takip edileceği*ni sordu. İltica haberini öğrenen II. Ba-yezid ise Rodos şövalyeleriyle anlaşma yolunu seçti. Cem'e yardım edilmemesi için Venedik'le de anlaşan ve onlara ver*gi muafiyeti bahşeden II. Bayezid, şöval*yelere 40.000 altın vermeyi kabul etti. Şövalyeler Cem'in Rumeli'ye gitme iste*ğini geri çevirdikleri gibi kontrollerini daha da arttırdılar ve kendisini gizlice Fransa'ya gönderdiler.
15 Ekim 1482'de Savoia dukasına bağ*lı Villefranche'ye götürülen Cem. veba salgını sebebiyle Nice şehrine gönderil*di. Burada dört ay kaldı, bu süre içinde Batı dünyasının sosyal yaşayışına şahit oldu, adı çeşitli söylentilere karıştı. 5 Şu*bat 1483'te Chambery'e götürüldü. Ora*da iken Macar kralına yolladığı adamla*rının yakalanıp öldürüldüğünü haber al*dı. Bu arada II. Bayezid de kardeşi ve Avrupa'nın durumu hakkında bilgi al*mak için sürekli olarak casuslar gönde*riyordu. Cem'in Avrupa'da bulunması ve II. Bayezid'in faaliyetleri, Venedik dahil olmak üzere Macaristan kralı, papa, Na*poli kralı ve hatta Memlûk sultanının konu ile ilgilerini canlı tutmaktaydı. Bütün bunları yakından takip eden II. Bayezid, Cem'in sağ olarak iadesi için çeşitli te*şebbüslerde bulunuyor, öte yandan baş*ta Barak Reis olmak üzere gizlice gön*derdiği adamlarından onun hakkında bil*gi almaya çalışıyordu. Bu arada Macar kralı Cem'i kaçırma teşebbüsünde bu*lunduysa da başarılı olamadı. Memlûk sultanı İ487'de 20.000 filori karşılığın*da Cem'in kendilerine verilmesi teklifin*de bulundu. Papa VİN. Innocente bir haç*lı seferi gerçekleştirmek için Cem'den faydalanmayı umuyordu. Pierre d'Aubus*son ile anlaşarak Cem'i Roma'ya getirtti (4 Mart 1489). 11. Bayezid durumdan ha*berdar olunca Cem'i muhafaza altında tutması için şövalyelere vereceği parayı papaya gönderdi. 30 Kasım 1490'da Ro*ma'ya giden Osmanlı elçisi Mustafa Bey, papaya üç yıl için 120.000 altın verdi. Pa*pa Innocente'in ölümünden sonra Fran*sa Kralı VIII. Charles. Cem'in Napoli'ye şevki için yeni Papa VI. Alessandro ile anlaştı. Fransa kralı onu siyasî emelleri için bir koz olarak kullanmak istiyordu. Ancak 27 Ocak 1495'te Roma'dan ayrı*lan Cem. Castel Capuana denilen yerde 29 Cemâziyelevvel 900[171] tarihinde öldü. Onun, elindeki kıymetli rehineyi bırakmak zorunda kalan papa tarafından zehirlendiği rivayet edilmek*tedir.
Cem'in ölümünü haber alan Bayezid üç günlük yas ilân ettiği gibi gıyabî ce*naze namazını da kıldırtmıştır. Tahnit edilmek suretiyle sadık adamları tara*fından Gaeta denilen yerde toprağa ve*rilen cesedi 1499da Napoli kralı tara*fından Osmanlılar'a teslim edilerek Bur-sa'da Muradiye Camii hazîresine defne-dilmiştir.
Hayatı oldukça maceralı geçen ve Av*rupalı devletlerin siyasî oyunlarına hedef olan Cem Sultan iyi bir şair olup Farsça ve Türkçe iki divanı vardır. Ayrıca adına birçok eser yazılmıştır. Doğu'da ve Ba-tı'da portreleri yapılmış olan Cem Sul-tan'ın hayatı sonraki dönemlerde çok il*gi çekmiş, hakkında çeşitti ilmî araştır*ma yapıldığı gibi roman, piyes ve çizgi romanlara da konu olmuştur. Avrupa li*teratüründe isminin "Zizim" şeklinde ya*zılması muhtemelen "Cimcime"den kay*naklanmaktadır.
Bibliyografya:
Haydar Bey, "Vâkıât-ı Sultan Cem", TOEM ilâvesi[172], İstanbul 1330; Marino Sa-nudo. / Diarri, Venezia 1879, 1, 21, 56, 94, 427, 437. 1007; II, 430, 436, 463, 596, 610, 660, 684, 697-698, 700, 714, 734, 1023, 1112; Fe*ridun Bey. Münşeat, I, 290-294; Hoca Sâded-din. Tâcü't-teuârih, I, 8-40; L Thuasne, Djem-Sultan, etüde sur la question d'Orient â la fin du XV siecle, Paris 1892; M. Koman. Şikârî'-nin Karaman Oğullan Tarihi, Konya 1946, s. 199-204; İsmail Hikmet Ertaylan. Sultan Cem, İstanbul 1951 ; J. Lefort. Topkapı Sarayı Arşiu-lerinln Yunanca Belgeleri. Cem Sultan'tn Tari*hine Katkı[173], Ankara 1981; G. E. Careetto, ün suitano prigioniero del Papa, Venezia 1989; a.mlf.. Gem Sultan. Peliegrino d'Oriente, Paese (Treviso) 1991 ; H. Heidenhei-mer, "Die Korrespondeuz Sultan Bajazet mit Papst Alexander VI", Zeitschrift für Kirschen-geschichte, V (1882), s. 511-573; İ. Hami Da-nişmend, "Vâkıât'a Nİsbetle Gurbetnâme", Fatih ue İstanbul, 11/7-12, İstanbul 1954, s. 211-270; İbrahim Artuk. "Fatih Sultan Mehmed ve Onu Müteakıb Bayezid'le Cem Adına Ke*silen Sikkeler", a.e., s. 39; İ. Hakkı Uzunçarşı-lı. "Cem Sultana Dâir Beş Orijinal Vesika", TTK Belleten, XXIV/95 (1960), s. 457-483; Se-rafettin Turan. "Barak Reis'in Şehzade Cem Meselesiyle İlgili Olarak Savoie'ye Gönde*rilmesi", a.e, XXVI/103 (1962), s. 539-555; M. İzzeddin, "Un Prince Turc en France et en Italie au XV siecle: Djem Sultan", Orient, nr. 30 (1964), s. 79-99; Semavi Eyice, "Sultan Cem'in Portreleri Hakkında", TTK Belleten, XXXVIII/145 (I973). s. 1-49; Hali! İnalcık. "A Case Study in Renaissance Diplomacy, The Agreement between Innocent VIII and. Baja-zıd on Djem Sultan", JTS, III (19791, s. 209-230; a.mlf.. "DJem", El2 (İng.l, II, 529-531 ; A. Gallotta - G. Bova, "Venedik Devlet Arşivin-de Osmanlı Şehzadesi Sultan Cem ile İlgili Belgeler"[174], Tl, V/30 (1986), 5. 19-27; M. Cavit Baysun, "Cem", İA, 111,69-81.
Edebî Yönü. Henüz küçük bir çocuk*ken Edirne Sarayı'nda aldığı özel ders*lerle Arapça ve Farsça'yı öğrenmeye baş*layan Cem'in, 873 (1469) yılında devrin kültür merkezlerinden biri olan Kasta*monu sancak beyliğine tayin edildiği sı*rada on yaşlarında iken gazel yazdığı rivayet edilir. 1474'te Şehzade Musta*fa'nın ölümü üzerine sancak beyi olarak gönderildiği Konya'da tahsiline devam eden Cem Sultan, ilim ve kültür faaliyet*lerinin yanı sıra silâhşorluk ve binicilik gibi askerî nitelikleri de kazanmıştı. Kon*ya'ya gider gitmez etrafında Sa'dî-i Cem, Haydar, Sehâyî, La'lî, Kandî ve Şâhidî gi*bi bazı şairler toplandı. Bunların bir kıs*mı, daha sonra memleketinden ayrılmak zorunda kaldığında bile onu yalnız bırak*mamışlar ve bu sebeple "Cem şairleri" olarak anılmışlardır, 1481de ağabeyi II. Bayezid karşısında Yenişehir ovasında kesin bir yenilgiye uğrayınca yurdunu terketmeye mecbur kalan Cem. bundan sonra ölümüne kadar gurbette sıkıntılı, kederli ve hasret içinde bir hayat sür*müştür. Bazı şiirlerinde bu ayrılıktan ne kadar üzüntü duyduğu açıkça belli olur. Birinci bendi "felek" redifiyle başlayan terkibibendinde talihsizliğinden kinaye olarak felekten şikâyet etmekle birlik*te kendisiyle de hesaplaştığı görülmek*tedir.
Sefir, Cem'in şiirlerinin hayal dolu, ga*zellerinin öğretici olduğunu söyler. La-tîff onun şairliğini över. Âlî de aynı gö*rüşleri paylaşır. Âşık Çelebi, tezkiresin*de onun musahiplerinden Sa'dî-i Cem ile divanını ve "kerem" redifli kasidesini II. Bayezid'e gönderdiğini bildirmekte*dir. Affedilmesi umuduyla ağabeyine yol*ladığı yetmiş dört beyitlik kaside olum*lu bir sonuç vermemiştir. Yine aynı tez*kireden, onun "Râiyye Kasidesfnin da*ha o zamanlar bir hayli ünlü olduğu an*laşılmaktadır.
Cem Sultan, köklü bir kültüre sahip olması ve klasik edebiyatı çok iyi bilme*sinin yanı sıra Farsça'ya ve İran edebi*yatına da derin vukufu sayesinde zengin hayallerle dolu şiirler yazmıştır. Bi*rinci sınıf bir şair olmamakla birlikte şi*irlerinde klasik edebî mazmunları, kıs*sa, hikâye ve efsanelerle divan edebiya*tının hayal dünyasına ait unsurları çoK iyi kullanmıştır. Cem'in şiirde örnek al*dığı kişilerden biri Bursalı Ahmed Paşa-dır. Divanında onun bazı şiirlerine nazî-reler yazdığı görülür. Ayrıca Şeyhî ve Ni-zâmfden de etkilenmiştir.
Şiirlerinde devamlı olarak yalnızlıktan şikâyet eden Cem Sultan romantik bir ruh hali içinde görülmektedir. Oğlu Oğuz Han'ın öldürülmesi üzerine yazdığı mer*siyede kederli bir babanın acısını çok iyi yansıtmıştır. İsmail Hikmet Ertaylan, Cem'in Farsça şiirlerinin Türkçe şiirle*rinden daha üstün olduğunu söylemek*tedir. | |
| | | Admin Admin
Mesaj Sayısı : 416 Yaş : 34 Nerden : Rize İş/Hobiler : öğrenci Lakap : SanalKral Rep Puanı : 0 Rep Gücü : 58383 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: Cem Sultan Salı Mart 17, 2009 4:18 pm | |
| Eserleri:
1- Türkçe Divan. Aşık Çelebi*nin kaydettiği. Cem'in divanını musahi*bi Sa'dî aracılığı ile Bayezid'e gönderdi*ği şeklindeki bilgiye dayanarak ve Özel*likle divanın içindeki bazı kaside ve ga*zellerden hareketle onun divanını gur*bette iken tamamladığı sonucu çıkarıla*bilir. Yine Âşık Çelebinin ifadesinden, divanını babası II. Mehmed adına tertip ettiği anlaşılmaktadır. İ. Halil Ersoylu"-nun hazırladığı Cem Sultan'm Türkçe Divanı[175] adlı tenkitli yayı*nında iki tevhid, bir münâcât. iki na't, dört kaside, bir terkibibend. bir terçii-bend, 348 gazel, bir rubaî. Kırk bir mu*amma ve on dokuz müfred bulunmak*tadır. Ersoylu'nun sadece beş nüshasın*dan söz ettiği divanın bugün on bir nüshası bilinmektedir[176]. Vatikan Kütüpha-nesi'nde de sadece muammaları ihtiva eden bir nüsha mevcuttur.[177]
2- Farsça Divan. Türkçe divan ile bir ara*da Bursa Orhan-Haraçcı[178], Top-kapı Sarayı Müzesi[179], Süley*maniye[180] ve Millet[181] kütüphanelerinde ol*mak üzere toplam dört nüshası bilin*mektedir. Bursa nüshası, Türkçe divan ile birlikte İ. Hikmet Ertaylan'ın Sultan Cem[182] adlı eseri içinde tıp*kıbasım olarak yayımlanmıştır.
3- Cem-şîd ü Hurşîd[183]. Selmân-ı Sâvecî'nin (ö 778/13761 Farsça mesne*visi önce Ahmedî, daha sonra da Cem tarafından Türkçe'ye çevrilmiştir. Sehî ve İsmail Belîğ'in bahsettiği Cem'in bu tercümesine uzun zaman rastlanmadığı için üzerinde durulmamıştır. Cem şair*lerinden Şâhidî de kendi yazmış oldu*ğu Leylâ vü Mecnûn mesnevisinde bu eserden söz ederek iki mesnevinin ay*nı tarihte bittiğini kaydeder. Buna göre eserin telif tarihi 883'tür (1478). Cem-şîd ü Hurşîd ilk defa Münevver Okur tarafından Kütahya Vâhid Paşa İl Halk Kütüphanesi'nde[184] bulunarak 1958 yılında ilim dünyasına tanıtılmış*tır. Eserin ikinci nüshası Cahit Öztelli ta*rafından 1972'de Ankara İlahiyat Fakül*tesi Kütüphanesi'nde[185] bulun*muştur. Bu nüshadaki. "Dedim anın adın "Âyât-ı Uşşak" / Hesâb ederseniz ehl-t tevârîh / Girü adı olur kendüye târih" mısralarında hem eserin adı hem de te*lif tarihi[186] verilmek*tedir. Ayrıca bir beyitte Cemşîd ü Hur-şid'ın Fâtih Sultan Mehmed için yazıldı*ğı açıkça belirtilmektedir. Çin Padişahı Fağfûr'un oğlu Çemşîd ile Rum kayseri*nin kızı Hurşîd arasındaki aşk macera*sının anlatıldığı eser 5000 beyitten faz*ladır. Mesnevi üzerinde Adnan İnce ta*rafından bir doktora çalışması yapılmış*tır.[187]
4- Fâl-ı Reyhön-i Cem Sul*tân. Kırk sekiz beyitlik bir mesnevi olup İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi' nde iki nüshası bulunmaktadır[188]. İçinde Cem'in adı geçmemekle birlikte eser Çem'e ait iki divan nüshasında da mevcuttur. İsmail Hikmet Ertaylan ta*rafından yayımlanan Fal-nâme[189] adlı eser içinde tıpkıbasımı ve*rilmiştir.
Bibliyografya:
Cem Sultan'ın Türkçe Diuanı Inşr. Halil E£r-soylu], İstanbul 1981, Mil; a.e., Ankara 1989; Haydar Bey, Vâkıât-ı Sultân Cem, TOEM ilâve*si Inşr. M Arifi, İstanbul 1330; Sehî, Tezkire, s. 14-15: a.e. ıKutl. s. 101-102, 245; Âşık Çelebi. Meşâirü'ş-şuarâ, vr. 67"-68fl; Latîfî, Tezkire, s. 64-65, 188; Âlî, Künhü'l-ahbâr, İÜ Ktp., TY, nr. 5959, vr. 136M38"; Beliğ. Güldeste, s. 47-52; J. Aumer, Verzeichnis der Orient, Münih 1875; Osmanlı Müellifleri. II, 122; Blochet, O talogue. II, 1933; Suppl.. s. 1163; Ergun, Türk Şairleri, s. 960-963; TYDK, I, 40-42; İsmail Hik*met Ertaylan. Sultan Cem, İstanbul 1951; a.mlf.. Fal-nâme, İstanbul 1951; E. Rossi, Elenco Del Manoscritti Turcfıi Biblioteca Vaticana, Roma 1953, s. 105: Karatay, Türkçe Yazmalar, II, 98-99; Banarlı. RTET, 1, 450-451 ; Adnan İnce, Cem Sultan Cemşîd ü Hurşid (doktora tezi, 1981), Atatürk Üniversitesi Ed.Fak.; a.mlf.. "Cemşîd ü Hurşîd Mesnevileri", Fırat Üniversitesi Der*gisi (Sosyal Bilimler), III/2, Elazığ 1989. s. 109-139; R, C. Morris, Jem, Meınoirs of an Ottoman Secret Agent. London 1988, s. 330; Münevver Okur, "Cem Sultan, Cemşid ü Hurşid", TD. VII/84 (1958), s. 612-614; a.mlf. "Cem Sul*tanın Yeni Bulunan Fâl-ı Reyhân-ı Sultan Cem Adlı Eseri", 7T. XVI/96 (1991), s. 24-27; XVII/97 (1992), s. 64; Cahit Öztelli, "Cem Sul*tanın Yeni Bulunan Cemşid ü Hurşid Mes*nevisi", TD. XXVI/248 (1972), s. 124-128; Ha*lil Ersoylu. "Fal, Falname ve Fâl-ı Reyhân-ı Cem Sultan", İsi. Med.. V/2 [19811, s. 69-81; M. Cavit Baysun, "Cem", İA, III, 80-81 ; TA, X,140.
CEM SULTAN Fatih Sultan Mehmet'in küçük oğlu (1459-1495). Öğrenime beş yaşında iken başlatıldı. Dokuz yaşında Kastamonu Sancakbeyliği'ne gönderildi. Öğrenimine orada devam etti. 1474'te Karaman valiliğine atandı. Burada kaldığı altı yıl içinde en iyi öğretmenlerden ders gördü. Bir yandan da binicilik ve avcılık gibi sporlarla uğraştı. Çevresinde değerli devlet adamları da vardı. Cem sevimli, hareketli ve cesur bir şehzadeydi. Fatih Sultan Mehmet Cem'i büyük oğlu Bayezit'ten daha çok seviyordu. Babası öldüğü zaman Cem yirmi üç yaşındaydı. Başvezir Karamanî Mehmet Paşa, Cem'in padişah olmasını daha uygun görüyor, fakat yeniçeriler ise Amasya Valisi Bayezit'in padişahlığa getirilmesini istiyorlardı. Karamanî Mehmet Paşa yeniçerilerin ve öteki devlet adamlarının da etkisiyle Bayezid'e haber göndererek onu İstanbul'a çağırdı. Bir yandan da gizli olarak yola çıkardığı bir adamıyla Cem'e mektup gönderdi; durumu ona da bildirdi. Anadolu Beylerbeyi Sinan Paşa, Cem'e giden haberciyi yakalayarak öldürdü. Bunun üzerine Yeniçeriler de ayaklandılar ve Karamanî Mehmet Paşa'yı öldürdüler. Bu arada İstanbul'a gelen 2. Bayezit padişah oldu. Cem ağabeyine karşı çıktı. Kuvvetleriyle Konya'dan Bursa'ya gelerek şehri ele geçirdi. Adına hutbe okuttu ve para bastırdı. Böylece hükümdarlığını ilan etmiş oldu. Cem, 2. Bayezit'e haber göndererek Osmanlı ülkelerinin ikisi arasında bölüşülmesini, kendisinin Anadolu'da, Bayezid'in Rumeli'de hükümdar olmasını ileri sürdü. Ancak 2. Bayezit devletin bizzat kendi elleriyle parçalanması anlamına gelen bu öneriyi şiddetle reddetti. İki kardeş birbirlerine karşı savaşa hazırlandılar. Bursa yakınlarında Yenişehir ovasında yapılan savaşta Cem yenildi; yaralı olarak Konya'ya kaçtı. Burada tutunamayacağını anlayınca, ailesini de yanma alarak Memlükler'e sığındı. Kahire'ye ulaşınca Memlûk Sultanı Kayıtbey tarafından bir hükümdar gibi ağırlandı. Cem, Mısır'da kaldığı sırada hacca gitti. Dönüşünde Ankara Sancak Beyi'nin çağrısı üzerine Adana'ya geldi. Orada Karamanoğlu Kasım Bey'le görüşüp anlaştı. Birlikte hareket ederek Konya'yı kuşattılar. Hadım Ali Paşa şehri savundu. Konya halkı da 2. Bayezit'e bağlı kaldığından şehir alınamadı. Cem'le birlik olan Ankara Sancak Beyi, Sivas Beylerbeyi ile yaptığı savaşta öldü. İki kardeş arasında bir anlaşmaya varılamadı. Cem, üzerine kuvvet gönderilince Rodos şövalyelerine sığındı. Şövalyelerin başkanı ona gereken saygıyı gösterdi. Cem'in amacı Rumeli'ye geçmekti. 2. Bayezit, şövalyelerin başkanıyla anlaşarak, Cem'in hiç bir yere salıverilmemesi karşılığında her yıl kırk beş bin Venedik dukası vermeyi kabul etti. Şövalyeler, Cem'i Fransa'ya götürdüler ve şatodan şatoya dolaştırdılar. Savola Dukası Prens Charles, çaresiz veliahta acıyarak onu kurtarmak istedi. Fakat şövalyeler bunu öğrenince Cem'i oradan da uzaklaştırdılar. Kendisini Sassenage Şatosu'na götürdüler. Cem, buranın beyinin kızı Helen'e aşık oldu. Şövalyeler Cem'in kaçırılmasından çekinerek kendisini bir kez daha başka yere naklettiler. Şövalyeler hem 2. Bayezid'ten, hem de Cem'in annesi ve eşinden ayrı ayn para sızdırdılar. Sonra da Şehzade'yi Papa'ya teslim ettiler. Cem, Roma'ya götürüldü. Papa bir görüşme sırasında Cem'den Hıristiyanlığı kabul etmesini istedi. Fakat Cem, "Ben ne Osmanlı padişahlığı ve ne de dünya saltanatı için dinimden ayrılmam" karşılığını verdi. Bunun üzerine Papa da Cem'i koz olarak kullanıp 2. Bayezit'ten kendisi için para aldı. Sonra, Cem'in üzerinden servet yapanlar kervanına, İtalya'yı işgal eden Fransa kralı 8. Charles da katıldı. Cem İtalya'ya götürülürken bilinmeyen bir hastalığa yakalandı, vücudunun her tarafı şişti ve kısa sürede de acılar içinde kıvranarak öldü. Bazı kaynaklar Cem'in zehirlenerek öldürüldüğünü ileri sürmektedir. Ağabeyi 2. Bayezit, yıllarca mücadele ettiği biraderi Cem'in öldüğünü duyunca üç gün yas tutturdu ve yüz bin akçe sadaka dağıttı. Cem'in cesedi bir süre Napoli'de kaldı. 2. Bayezit'in isteğiyle 1499 yılında Türkiye'ye gönderildi. Bursa'da Muradiye'de gömüldü.
Cem Sultan
Fâtih Sultan Mehmed’in küçük oğlu. 1459 yılında doğdu. Annesinin adı Çiçek Hâtun’dur. İlk terbiyesini saray hocalarından aldı. Beş yaşına gelince, bir hocaya verilerek Kastamonu sancakbeyliğine gönderildi. Eğitim ve öğrenimine burada da devâm etti. Fâtih Sultan Mehmed, büyük oğlu Mustafa’nın vefâtı üzerine (1474) Cem’i Karaman eyâletine gönderdi. Cem Sultan Konya’da kaldığı müddet zarfında, tahsilinin yanısıra ata binmek ve her türlü silâhları kullanmakta büyük bir mahâret kazandı. Sağlam yapılı bir genç hâline gelen Şehzâde, Karaman eyâletinde halkın muhabbet ve teveccühünü kazandı. Harâbe hâlindeki Larende’de saray, bedesten ve çarşı yaptırmak sûretiyle geniş îmâr faâliyetlerinde bulundu. 1481’de Mısır Seferine çıktığı tahmin edilen Fâtih Sultan Mehmed Gebze’de hastalanarak vefât edince, babasının yerine tahta çıkan İkinci Bayezid’e kardeşi Cem Sultan muhâlefet etti. Cem, Bayezid’in aksine, babasının pâdişahlığı zamânında doğduğunu, bu yüzden Uzun Hasan Seferi sırasında babasına vekâlet ettiğini belirterek, asıl kendisinin tahta geçmesi icab ettiğini iddiâ ediyordu. Bu sebeple harekete geçen Cem Sultan, bir ara Bursa’ya hâkim olduysa da, Gedik Ahmed Paşanın Sultan İkinci Bayezid’le birleşmesi üzerine Konya’ya çekilmek zorunda kaldı. Daha sonra Kâhire’ye giden Cem Sultan burada Sultan Kayıtbay tarafından merâsimle karşılandı. Cem, 20 Aralık 1481’de hac farîzasını yerine getirmek üzere Mekke’ye gidip, 12 Mart 1482’de Kâhire’ye geri döndü. Bu arada eski Karaman beyi olan Kasım Bey, Cem’i tahrik ederek Karaman beyliğini yeniden kurma düşüncesindeydi. Aynı zamanda Ankara sancakbeyini de yanına çekmeyi başarmıştı. Bu durum üzerine bir defâ daha şansını denemeye karar veren Cem Sultan’ın, Konya ile Ankara’ya karşı bizzat giriştiği taarruz başarısızlıkla netîcelendi. Bunun üzerine önce Akşehir’e sonra da Kasım Bey ile birlikte Taşeli’ne çekilmek zorunda kaldı. Konya Ereğlisi’ne gelen Sultan İkinci Bayezid’le yeniden müzâkerelere girişti. Ancak bu müzâkereler de diğerleri gibi netîcesiz kaldı. Çünkü onun Kudüs’te oturmasını teklif eden Sultan İkinci Bayezid’e karşılık Cem Sultan, Osmanlı topraklarında hâkim olacağı bir bölgenin kendisine tahsis edilmesi husûsunda ısrar ediyordu. Bunun üzerine kardeşi ile uğraşan Sultan İkinci Bayezid’in kendisine bâzı tâvizlerde bulunacağını ümid eden Kasım Beyin teşviki ile Cem Sultan, nihâyet Rodos şövalyelerine mürâcaat etmeye karar verdi. 29 Temmuz 1482 günü, Rodos limanında karaya ayak bastı. Talihsiz şehzâde için, 12 yıl 7 ay sürecek ve sonu ölümle noktalanacak olan acı gurbet hayâtı başlamış oluyordu. | |
| | | Admin Admin
Mesaj Sayısı : 416 Yaş : 34 Nerden : Rize İş/Hobiler : öğrenci Lakap : SanalKral Rep Puanı : 0 Rep Gücü : 58383 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: Cem Sultan Salı Mart 17, 2009 4:18 pm | |
| Rodos şövalyelerinin başı Pierre d’Aubusson daha önce imzâladığı bir senetle Cem Sultan’a istediği zaman Rodos’tan ayrılabilme hakkını tanımıştı. Ancak bu sözünü çabuk unuttu. Şehzâdeyi elde tutmakla Sultan Bayezid Hana istedikleri yolda anlaşma yapmaya ve adalarını Osmanlıların fethinden kurtarmaya, aynı zamanda para koparmaya muvaffak olabileceğini umuyordu. Ancak Cem Sultan’ın Türk topraklarına yakın olan bu adada bırakılması tehlikeli olacaktı. Böylece Cem Sultan, maiyetiyle birlikte bir müddet Nis’de, bir müddet de Şambri ve Puy kalelerinde ikâmet etti. Öte yandan d’Aubusson ile Sultan İkinci Bayezid arasında bir antlaşma imzâlandı. 7 Aralık 1482 târihli bu antlaşmaya göre Cem Sultan’ın bakım masrafı olarak, Rodos’a her yıl 45.000 duka altını ödenecekti. Şövalyeler 6,5 yıl ellerinde tutmaya muvaffak oldukları Cem Sultan’dan âzami derecede istifâdeye bakıyorlardı. Bu arada Avrupa’da Cem Sultan’ı elde edebilmek için yoğun siyâsî faaliyetler vardı. Fransa, Macaristan, Venedik ve hattâ Memlûk Sultanlığı bu gâye ile şövalyelere câzip tekliflerde bulunuyorlardı. Nihâyet Cem Sultan’ın Alman İmparatorluğunun eline düşmesi ihtimâlinin belirmesi üzerine endişeye düşen Fransa, onun Papa’nın himâyesine verilmesini kabul etti. Bu faaliyetlerden şüphelenen Cem Sultan, Bayezid’e gönderdiği bir mektupta kendisini küffâr elinde bırakmamasını istedi. Nihâyet Toulan’dan yola çıkan Cem Sultan ve maiyeti, Mart 1489’da Roma’ya vardı. Burada büyük bir törenle karşılanarak Vatikan Sarayına yerleştirildi. 14 Martta Papa Sekizinci Innocent tarafından resmen kabul edilen Cem Sultan, teşrifât memurunun bütün ısrarlarına rağmen kavuğunu çıkarmaya ve diz üstü çökmeye râzı olmayarak, doğru Papa’nın yanına gidip ona ve yanındaki kardinallere başıyla selâm verdi. Papa da, onu kucaklayıp öptü. Papa ile görüşmelerinde Avrupa’ya ne maksatla geldiğini anlatarak, artık Mısır’a gidip âilesiyle berâber olmaktan başka bir emeli kalmadığını açıklayan Cem Sultan, Papa’nın aracılığını istedi. Ancak Cem Sultan’ın üzüntüsüne iştirâk etmiş görünüp onunla birlikte gözyaşı döken Papa, hakîkatte onu âlet ederek Osmanlılar üzerine bir Haçlı seferi açmak emelinde olduğundan, Macaristan’a gitmek tavsiyesinde bulundu. Cem Sultan’ın böyle bir hareketin, İslâm âleminde lânetle karşılanacağını belirtmesi üzerine de, Papa Lâtince ağır bir cümle kullandı. Aynı dili bildiği anlaşılan Cem Sultan’ın mukâbelesinde papayı mahcup ettiği görüldü. Papa Innocent, Cem Sultan’ı, Hıristiyan yapabilirse, Haçlı seferinin gerçekleşeceğini ve Osmanlıları Avrupa’dan atmanın mümkün olabileceğini sanıyordu. Bu sebeple bir gün, kendisiyle görüşürken Hıristiyan olmasını resmen teklif etti. Ama yanılmıştı. Cem Sultan, kendisine değil, Osmanlı pâdişahlığı, hattâ bütün dünyânın pâdişahlığı pâyesi verilse, dîninden dönmeyeceğini sertçe bildirdi. Papa Innocent’in 1492 yılında ölümü üzerine yerine Altıncı Alexandre Burgia seçildi. 1494 yılında İtalya sınırını aşarak Roma’ya giren Fransa Kralı Sekizinci Charles, papa ile anlaşarak Cem Sultan’ı yanına aldı. Cem Sultan 28 Ocak günü Fransız ordusu ile Roma’dan ayrılarak Fransızların Napoli seferine iştirâk etti ve birçok kalelerin zaptına şâhid oldu. Napoli Krallığının mukâvemetinin kırıldığı sıralarda Cem Sultan’da hastalık belirtileri ortaya çıktı. Bir müddet sonra, hastalık daha da ilerleyerek, yüzü ve boynu şişti. Artık ata binecek hâli kalmadığından sedye ile naklediliyordu. Cem Sultan böyle bir durumda bile dâimâ, “Yâ Rabbî! Eğer bu kâfirler beni bahâne edip Müslümanlar üzerine yürümeye kalkarlarsa, beni o günlere eriştirme, canımı al!” diye duâ ediyordu. Nihâyet 25 Şubat 1495 Çarşamba sabahı, şehâdet getire getire rûhunu teslim etti. Cem Sultan o sırada 35 yaşındaydı. Cem Sultan’ın hastalık veya zehirlenme netîcesinde öldüğüne dâir muhtelif rivâyetler vardır. Osmanlı müellifleri genellikle papa tarafından gönderilen bir berberin zehirli ustura ile Cem Sultan’ı tıraş ettiğini ve ölümüne sebep olduğunu bildirmektedir. Haberin İstanbul’a ulaşmasından sonra, Sultan Bâyezid’in emriyle dükkanlar, çarşılar kapatıldı, fakirlere para dağıtıldı. Ülkedeki bütün câmilerde gâib cenâze namazı kılındı. Tâbutu ise ancak 1499 yılı Ocak ayında ülkeye getirildi. Bursa’ya götürülerek Fâtih Sultan Mehmed’in büyük oğlu Mustafa’nın yanına gömüldü. Cem Sultan şâir ve edip ruhlu bir zât olup, Dîvân’ı vardır. Avrupa’da bulunduğu müddetçe Fâtih Sultan Mehmed’in oğluna yakışır sûrette hareket edip, herkesin gıpta ve sevgisini kazanmıştı. İsmi bütün Avrupa’da şöhret bulmuştur. Cem Sultan Dîvân’ından bir parça aşağıdadır: Ne-durur Hakk’a toğru varmağa râh Himem-i Lâ ilâhe illallah Zahm-ı küfre odur şifâ-yı ebed Merhem-i Lâ ilâhe illallah Dil ü cân bağını kılur tâze Şeb-nem-i Lâ ilâhe illallah Kim olursa olur Hudâ’ya karîb Hem-dem-i Lâ ilâhe illallah Sahn-ı câna safâ virür irse Kadem-i Lâ ilâhe illallah Kangı kalbe yazılsa ola pür-nûr Rakam-ı Lâ ilâhe illallah İns ü cân râm ola ele girse Hâtem-i Lâ ilâhe illallah Uludur on sekiz bin âlemden Alem-i Lâ ilâhe illallah Toludur cümle âsmân ü zemîn Ni’am-i Lâ ilâhe illallah | |
| | | | Cem Sultan | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|